Komik Sözler

Komik yazılar

Komik resimler

Reklamlar

Ilk Aşkım sen misin

Hep böyle midir ilk aşklar? Herkesin yüreği benimkisi gibi mi çırpınır? Lise ikideydim ve edebiyat hocama aşıktım. Sevdam yeryüzünün en önemli meselesi ve dünyanın en büyük sırrı gibi görünüyordu gözüme. Duygularımı kimselerle paylaşamıyor olmanın acısı… Birileri anlayacak, ailem duyacak, okul a rezil olacağım korkusuyla gecelerime çöreklenen kabuslarım… Yüreğimde kocaman bir sevgi yumağı !… Gözlerimde hayal… Kendi kendime kıvranıp durdum.

O yıl başladım Orhan Gencebay şarkıları dinlemeye. "Dil yarası", "Akşam güneşi", "Hatasız kul olmaz" larla o yıl tanıştım. Aşık olunca anladım ki, o şarkılar olmazsa aşk, aşk gibi olmazmış! Bir de Pembe Dizi'ler vardı tabi. Evdekiler görmesin diye, komşu ablaya emanetettiğim ve zaman zaman kendisinden alıp, ders kitaplarımın arasına yerleştirdiğim, ders çalışırken ! okuduğum pembe diziler. O serüvenlerdeki esas kız la esas çocuğun BIZ ! olduğumuzu düşlerdim hep. Ne güzeldi o hep mutlu sonlarla biten Pembe Dizilerin, toz pembe rengi ile önce hayallere sonra ruyalara dalmak.

Pembe Dizilerden midir, aşk şarkılarından mıdır, yoksa bizzat aşkın kendisinden midir bilinmez, hayatımın en sakar dönemlerini yaşadığım bir gerçekti. Elimden durduk yerde düşen bardaklar, tabaklar… Çamaşır sepetlerinden çıkan tuzluklar/karabiberlikler… "Bana bir fincan kahve pişiriver kızım" diyen babama, mutfaktan gidip bir bardak su getirmelerim… Annemin, kapının önüne koyayım diye elime tutuşturduğu çöp poşetlerini, tamamen bilinçsizce buzdolabının sebzeliğine tıkıştırmalarım… ve yine annemin " Okuldan çıkınca Hala'na gel, ben orada olacağım" tembihlerine rağmen, Teyzeme gidip, "Annem buraya gelecekti, gelmedi mi?" seansları.

Cuma günleri okul çıkışı eve giderken "Iki gün ne yapacağım?" diye düşünür ağlardım. Pazartesi ilk ders Edebiyatdı ve ben Pazar akşamı, çabucak sabah olsun, biran önce okula gideyim diye erkenden yatar uyurdum. Sabah gözlerimi actığımda, yüreğimin çırpınışlarını kulaklarımda hissederdim. Alel acele giyinir, saçlarımı örer, beğenmez söker, tekrar örer, tekrar söker… kahvaltı icin ayrılan zamanımı ayna karşısında geçirirdim hep. Sonra, halının altına sakladığım dudak parlatıcısından sürerdim biraz dudaklarıma. Belli bile olmazdı niye sürerdim bilmiyorum.

Okulda başarılı bir öğrenciydim. Verilen ödevleri yapmanın dışında, evde ders çalışma alışkanlığım hemen hemen hiç yoktu ancak, okulda derslerimi çok iyi dinlerdim ve yazılılarda da, sözlülerde de herşey hep yolunda giderdi. Nihat hoca okulumuza tayin olana ve bizim sınıfın edebiyat derslerine girmeye başlayana kadar, benim edebiyat derslerim de çok iyiydi. O geldikten sonra, yazılılarım yine tam not, sözlüye kaldırıldığımda ise tek kelime yok. Başımı önüme eğer, zıngır zıngır titrer, kızarır , kekeler… zayıfımı da alnımın hakkı ile alır otururdum. Sonra da evde sabahlara kadar ağlama nöbetlerim başlardı. "Rezil oldum… Kimbilir beni ne SALAK buluyordur…" hüzünleri.

Benim doğduğum köylerde,
Kuzey rüzgarları eserdi.
O yüzden çatlaktır dudaklarım,
Öp biraz…

Nihat hoca, kitaptan bu dörtlüğü okuduğunda, ilk kez o gün, o derste içimde bir umut belirmişti…"Acaba o da beni?…"

Yanıldığımı anlamam uzun sürmedi. Birgün Nihat hoca öğretmenler odasında benden sözetmiş.
(Ben bu konuşmaları, o gün öğretmenler odasının önünde nöbetci olan arkadaşımdan öğrendim. Kapı dinlemiş)
-Çok ustaca kopya çekiyor yakalayamiyorum. Yazılıları hatasız, sözlülerde çıt yok!
-Nasıl olur?! demiş matamatik hocam
-O kız benim derslerimde örnek örencimdir. Asla kopya çekmez. Siz yeni geldiniz tabi, haylaz öğrenci ile çalışkan öğrenciyi birbirinden ayırdedememeniz doğaldır ama, Bahar asla kopya çekmez.
Orada bulunan diğer hocalarımda bu sözleri onaylayınca…

Öğretmenler, başarılı bir öğrencinin tek derste ve o dersin sadece sözlülerinde neden başarısız olabilecekleri konusunda fikir sahibi olduklari icin, foyam ortaya çıktı. Çok kısa bir süre sonra, bütün sınıf, bütün öğretmenler öğrendi aşkımı. Benim kabuslarım da işte o günlerde başladı. Bıraktım pembe dizileri, aşk şarkılarını, şiirleri falan… kara kara düşünme zamanımdı. Veli toplantısı yaklaştıkca, kabuslar görmeye başladım.
-Ya abim gelirseeeee… Ya söylerlerse…

Veli toplantısında, hiç kimse abime bu durumdan sözetmemiş. Okul çalkalanıyor, evdekilerin haberi yok.

Kız lisesinde okuyorduk ve O na aşık olan tek kız ben değildim. Neden benim aşkım ayyuka çıkmıştı bilmiyordum.

Herkes bilir, kız liselerinin önünde, okul çıkışlarında bekleşen delikanlıları… Bizim lisenin önünde sadece erkekler değil, Nihat hocayı görebilmek için kızlarda bekleşirlerdi. Ama herkes, hepimiz hayal kırıklığına uğradık.

Yıl sonuna doğru, Nihat hoca yine kendisi gibi öğretmen olan bir kızla nışanlandı. Haberin şok u ile günlerce yemek yiyemedim. Gözlerim ağlamaktan kan çanağına döndü. Içim çok acıdı, yüreğim çok yandı… "Hastayım" mazeretiyle bir hafta kadar okula da gitmedim. Ama sonra… bir kaç ay sonra hiç birşeyim kalmadı.

Anladım ki, ilk aşkın tadı bir başka. ilk aşk hiç unutulmuyor ve ilk aşkın acısı çok, çok kolay geçiyor…

KORKMAYIN KIZLAR ! :))

Bu haber 29 Ekim 2010 tarihinde tarafından Hikayeler kategorisi altına yazılmış. ve Yorum yapılmamış

Benzer yazılar

Reklamlar



Kimler Neler Demiş?

İlk Yorum Hakkı Senin!

avatar

wpDiscuz

Reklamlar


Rastgele yazılar


Facebook Grubu