Komik Sözler

Komik yazılar

Komik resimler

Reklamlar

Bir Canı Almak

Doktordu. Günleri hastahanede geçiyordu. Eve yorgun argın dönüyordu her gün. Insanlar doktorları rahat rahat hayat yaşayan kişiler olarak bilirler hep.Halbuki en stresli hayat beklide onların hayatıydı.
Iki çocuğu ve karısı ile beraber mutlu bir hayatları vardı. Bütün gelirlerini ve giderlerini bu üç , bir de kendi dört kişiye göre planlanmıştı.Böyle planlı yaşamazlarsa bir gün ekonomik sıkıntı çekebilirlerdi. Sevgi dolu bir kalbi vardı. Çocuklarını ve karısını çok seviyordu. Karısı da iyi bir insandı. Hele hele bu iyilik ve güzelliği çocuklarına aşılamaya çalışması onu bir kuyumcu kadar hassas yapmıştı. Adeta işliyordu bir gergef gibi ruhlarını çocuklarının. Bu böyle giderken , mutlulukları yolundayken bir gün içlerine sıkıntı ateşi düşürecek bir şey oldu. Belki pek o kadar mühimsenecek bir şey değildi ama onlara göre ekonominin bu kadar enflasyonla basınç yaptığı bir devirde bu büyük bir konu idi.
Neydi bu konu merak ettiniz herhalde. Evet tahmin ettiğiniz gibi bir bebek bekliyorlardı. Üç, dört aylık hamileydi karısı. Hiç beklenmedik bir haber karşısında ikisi de şoke olmuştu. Bütün planları, hayatlarının programı alt üst olacaktı böylelikle. Içlerindeki sıkıntı gün geçtikçe büyüyordu. Bu çocuğu istemiyorlardı. Doğmaması gerekti bu miniğin. Hayatlarını bunalıma sokacak bu misafirin evlerine ayak basmaması her şeyden daha iyi olacaktı…
Bir gece baş başa verdiler ve iyice konuyu derinlemesine konuştular aralarında. Ve karar verdiler onu aldırmaya. Çünkü güçleri yetmeyecekti onu yetiştirmeye..
Evet ertesi gün gidecekler ve bu işten iyi anlayan bir doktor üç dört aylık bir misafirin hayatına son verecekti. Bir sürü bahaneler ve sebepleri bir bir sıraladılar gece boyunca birbirlerine. Ve bu işin bitmesi gerektiğine karar verdiler sabaha doğru..Içlerinde bir huzursuzluk olsa da bu, hayatları boyunca çekecekleri huzursuzluktan daha büyük olamazdı.
Evet o sabah beraberce çocuklarını evde yalnız bırakarak doktora gittiler. Onları yalnız bırakmalarının sebebi ise çok çabuk döneceklerini tahmin ettiklerindendi. Doktor arkadaşı onlara randevu vermişti ve bu işi çok çabuk bitirebileceğini, hiç sıra beklemeyecekleri söylemişti..
Evde yalnız kalan çocukların büyük olanına iyice tembih etmişlerdi kavga falan yapmamaları için. 'Kardeşini sakın ola ki dövmeyesin !' diye iyice uyarmışlardı. Küçüğün zaten sözden anlayacak yaşta değildi. Her söylenene baş sallıyor veya sinirlenince 'Olmaz' deyip , geçiyordu. Aklı ermiyordu bazı şeylere..
Onlar gittiklerinde çocuklar güzel , güzel oynamaya başladılar. Gün ışığı perdeleri açık olan pencereden içeriye sızıyor ve halıların üstüne aydınlık motifler oluşturuyordu. Ama bu motifler gün boyu sürecek miydi? Bu aydınlık bütün günü kaplayacak mıydı?
Evet onlar muayenehaneye ulaştıklarında iki kardeşte iyice oyuna dalmışlardı. Hele birde bu oyun büyüğün babasını ameliyat aletlerini bulması ile hareketlenince daha da sevinmişlerdi. Günlerdir yalnız kalmayı özlüyordu zaten çocuk. Küçüğü ile beraber doktorculuk
Oynamayı, onu ameliyat etmeyi aklına koymuştu nice zaman önce.
Ama bir fırsatını bulamamıştı işte bu gün eline böyle bir fırsat geçmişti. Anne ve babaları dönmeden bu fırsatı değerlendirmeli
Ve ameliyatı bitirmeli idi. Hatta dikişi bile televizyonlarda gördüğü gibi tamamlamalıydı. Ama onun alnından terleri kim silecekti.
Hiç hemşiresi yoktu bu iş yapacak. Olsun; kardeşi bu iş yapardı.
Ara sıra alnındaki terleri o silebilirdi. Zaten bu bir oyun değimliydi?
Evet işte cerrahi oyunu başlamıştı. Kardeşini ameliyat olması gerektiğine iyice ikna etti ağabey. Sonra eline neşteri aldı. Bir sürü pamuk, tentürdiyot gibi malzemeleri de yanı başına koymuştu.
Sargı bezi, merhemler hepsi vardı işte kutuda.
Dikişi için ip ve iğne bulması gerekiyordu. Bunun için annesinin perdeye gecen geçen gün iliştirdiği ipi takılmış iğneyi aldı ve onu da malzemelerinin yanına koydu. Onlar bu işle meşgul iken anne ve baba muayenehanede çocuğu aldırmakla meşguldüler çocuk ilk bıçağı kardeşine vurduğu anda, doktorda ilk bıçağı vurmuştu cenine sanki aynı anda devam ediyordu ameliyat işi. Bir farkı vardı aralarında. Biri biraz sonra iğleşecek umudu ile kalbi atan bir miniğin yaptığı ameliyattı. Diğeri bir daha hayata uyanamayacak ceninin karamsar tablosu idi. Fakat her ikisi de bir feryat odağında toplanıyordu bu işin.
Çocuk çok korktu kardeşinin durumundan. Onun çırpına çırpına can vermesi onu oldukça ürkütmüştü. Ama küçük olduğu için ölümün ne olduğunu bilmiyordu. Onun, attığı birkaç tane dikiş ile düzeleceğini sanıyordu. Ve uyusun diye üzerine beyaz bir çarşaf örttü sonrada..
Tıpkı televizyonlarda olduğu gibi.
Biraz sonra hastahanede anne ve babanın işi bitmişti onlar eve dönmeye hazırlanırken çocukta yaptığı hatayı biraz hissettiği için evden kaçıp ta saklanmayı kafasına koymuştu ne yapsa da babasından annesinden gizlene bilseydi. Bunun için en emin yer evlerinin önünde devamlı park eden kamyonun altı idi. Orada kimse onu bulamazdı. Çünkü oldukça sakin bir yerdi bu kamyonun altı. Ara sıra burada arkadaşları ile saklanırlar ve ellerine geçirdikleri bir kedi ile saatlerce oynarlardı. Bunu hatırladı çocuk ve doğrudan doğruya kamyonun altına girdi ve sırtını tekere yaslayıp öylece minik kalbi ile sucunu düşünmeye başladı. Ya annesi babası kardeşinin halini görürse
Ve onu döverse diye düşünüyordu. Anne baba yola çıkmış evlerine doğru ilerliyorlardı bu sırada kamyon sahibi de bir yere yük almak için evinden çıktı. Her şeyden habersiz olarak kamyona doğru yürüdü ve bindi. Kontak anahtarını çevirdi. Çocuğunda bundan haberi yoktu. Olsa da zaten çok dalgındı. Anne baba semtlerine yaklaşmışlardı ama kamyon harekete geçmişti onlar daha eve ulaşamadan ağabey kardeşine ulaşmıştı. Evet kamyon bu küçük bedeni bir teker dönüşü ile ezip geçmişti. Çocuk bir anda can verdi.
Bir şeyi ezdiğini fark eden şoför aşağıya indi ve bir de ne görsün: karşı evin çocuğu kamyonun altındaydı.Büyük bir şok geçirdi adam. Ama faydasız. Çocuğun cansız bedeni yol üzerinde üzerinden geçen kamyonun teker izleriyle öylece duruyordu. Büyük bir kalabalık toplanmıştı evin önünde. Herkes bir şeyler söylüyordu" yok çocuktaydı kabahat , yok kamyon sahibindeydi suç" gibi sözlerdi bunlar. Bunların ne önemi vardı şimdi. Bu gün iki can gitmişti ve üçüncüsü de daha doğmadan uçu vermişti biraz evvel.
Anne ve baba evlerinin önündeki bu kalabalıktan kuşkulanmışlardı ama böyle bir şeye ihtimal vermiyordu. Fakat olay yerinde başlarına geleni anlayınca anne düşüp bayıldı. Onu hastahaneye götürdüler. Baba büyük bir telaş içinde eve koştu. Ve küçüğü bağrına basıp öpüp koklamak istiyordu. Bir evladını kaybeden babanın içinde diğerine odaklanan sevgiyi bu derdi çekenler, bu acıyı tadanlar çok iyi bilirler.. Ama eve girdiğinde tüm hayatı sönmüştü. Bütün dünyası yıkılmıştı. Evin içinde dıştan akseden ışık bile artık halılarda aydınlık motifler örmüyordu. Her şey karanlıktı artık. Her şey zifiri bir renge bürünmüştü. Evet bir cana bedel iki çocuğunu da almıştı işte Allah . Bu bir ikazdı ama çok pahalı bir ikaz onlar için.

Bu haber 29 Ekim 2010 tarihinde tarafından Hikayeler kategorisi altına yazılmış. ve Yorum yapılmamış

Benzer yazılar

Reklamlar



Kimler Neler Demiş?

İlk Yorum Hakkı Senin!

avatar

wpDiscuz

Reklamlar


Rastgele yazılar


Facebook Grubu